Geçen haftasonu ailemle birlikte Viaport’a gittik. Bir kısım
gezinti ve alışverişten sonra bir şeyler atıştırmak için dış avluda bulunan alanda
yemeyi tercih ettik. Şöyle bir gezindikten sonra birkaç markanın sahip olduğu
iskele alanlarından en müsait olan Kazan Kebap’ta atıştıralım dedik. Garsonlara
siparişlerimizi verdikten sonra çorbalarımız geldi. Hiçbir şeyden şikayet
etmeyen canım anneme çorba nasıl diye sorduğumda çok güzel falan dedi. Halbuki
çorba bariz soğuktu. Arkadaşlar hava sıcak terletmeyelim müşterimizi falan diye
düşünmüş olacaklar ki soğuk geldi. İçtiğimiz soğuk çorba açlığımızı bastırdı
lakin akabinde söylediğimiz yemekler de soğuk gelmez mi. Bizimkilere yemeklere
dokunmamalarını söyledim ve garsona ilgili müdürle konuşmak istediğimi ilettim.
Kasaya yönlendirdiler. Kasadaki beye durumu izah ettim. Hesabımızı çıkardı.
Sadece çorbaları içtiğimizi ve onu ödemek istediğimi, diğer yemeklere
dokunmadığımızı, dolayısıyla soğuk olduğu için siparişlerin iptal edilmesi
gerektiğini belirtince ne dediğini anlamadığım bir şeyler mırıldandı. Bir süre
bana baktıktan sonra: “Diyeydin ısıtırdık!” dedi ve yüzümü güldürdü. Yoğun
serviste böyle şeylerin olabileceğini anlattım, işletmenin zaafını müşteri
olarak sineye çektim. Kasadaki bey ısrarla diğer yemeklerin paralarını alması
gerektiğini söyledi. Hiç tartışmaya girmedim. Sadece küçük bir uyarı yaptım; “o
yemeklerin parası veririm ama helal etmem” dedim. Adam hiç yüzüme bakmadan tüm
yemeklerin parasını aldı ve biz gittik.
Buraya kadar olayı anlattım, bundan sonra biraz işletme yazayım.
Olayı başka türlü tekrar okusaydık ne olacaktı? Yemeklerin soğuk olduğunu
söylediğim kasadaki bey eğer benden özür dileseydi, yoğunluktan dolayı olmuş
olabileceğini izah etseydi bu defa ben mahçup olurdum. Beni ve çevremi kaybetmezlerdi.
İşletme aslında bu kadar basit. Bunu anlamayan kurumlar ve markalar devamlı
işlerin ve satışların az olduğundan şikayet ederler. Çünkü hazır müşteri
ayağına geliyor zannederler. Halbuki bunlar deneyimdir. Onlar tek seferlik
tüketicinizdir. İngilizcesi “Consumer” olarak bilinir. Lakin burada ana hedef “client”
diye adlandırılan özel müşteri kategorisine misafirlerinizi koymaktır. Bu da
yazıldığı kadar kolay değildir. Marifet potansiyel tüketicinizi önce müşteri,
sonra özel müşteri haline getirmektir. Marifet iltifata tabidir derler.
Tüketiciniz sizin restoranınıza gelerek/ürününüzü satın alarak size lütuf
gösterir. Bu karşılıklıdır. Siz ona-o size. Bu aynı şekilde işveren-çalışan
için de geçerli bir döngüdür. Eğer ana düşünce hep bana-hep bana olursa
rotasyonu yüksek çalışan, sabit müşterisi olmayan bir üretici, az kazanan bir
esnaf olarak devam edebilirsiniz yolunuza.
Sonuç: Rekabetin arttığı, alternatiflerin çoğaldığı
restoran-hizmet sektöründe öne çıkan şey hizmet kalitesidir. Burada iyi iş
yapan, müşterisini de kazanır. “Kazan” kaynar ama üzerine su eklenmezse
buharlaşır ve dibi tutar. Benden söylemesi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder