Önce olayı kısaca özetleyen bilgi postamı aşağıda okuyalım.
(İfşa etmemek için kendilerine gönderdiğim postada kullandığım personel
isimlerini bu yazıda kısaltarak yazacağım.) İnternet sitesinden kendilerine
gönderdiğim postanın bir kopyasını saklıyordum. Kısaltmalar dışında aynen
şöyle:
“28.02.2011 (Bu akşam)
İstanbul Göztepe Optimum Outlet mağazanızdan saat 20.30’da eşimle birlikte
annemize hediye olarak bir adet Samsung S5233 Star cep telefonu satın almaya
niyetlendik ve saat 20:45’de Stajyer Satış Danışmanı F.G. ile satınalma işlemlerini
başlattık. Satınalma işlemlerini başlattık diyorum çünkü inanın bu cep
telefonunu almam bir araba alma işlemleri kadar uzadı. Faturayı aldığımda saat
yaklaşık 21:20 idi, ve saat 21:27’de ürünü iade ettim. Satış danışmanları E.Y.
ve A.T.’nin stajyer satış danışmanına olan davranışları, mağaza müdür
yardımcısı olduğunu düşündüğüm E.D.’nin hem müşterisi olan bize karşı olan
lakayt tutumu, ve özellikle eşim ve bana “Gold müşterisi olduğunuz belli”
tanımlaması personeline değer verdiğini düşündüğüm kurumunuzun imajını çok
zedelemiştir. Ürünü iade etmemin nedeni ürün ile ilgili değil, tamamen ve
tamamen personelin bilgi yetersizliği, birbirlerine ve müşteriye karşı olan
tutumundandır. (Bu arada şikayet formunun sadece ürünler ile olmaması
gerektiğini de hatırlatırım...) Insert ve reklamlarında dahi personelini kullanarak
iç ve dış iletişim konusunda oldukça başarılı bir uygulama yaptığını düşündüğüm
markanız, gördüklerimle fikrimi değiştirmiştir. Yani sizin marka yöneticilerinizin
tüketicinin düşünmesini istediğini, tüketici olarak bana düşündürdünüz; ama mağaza
personeliniz bunu gösteremedi. Süreçleri daha uzun anlatıp size müşteri
ilişkileri yönetimi dersi vermek niyetinde olmasam da bu memnuniyetsizliğimi
bilmenizi isterim.”
Bu postayı yazdıktan bir gün sonra Teknosa Çağrı merkezinden
arandım. Durumu tekrar izah etmem istendi, “konuşmamız kaydediliyor mu?” diye
sordum, “evet” yanıtından sonra olayı daha detaylı bir şekilde anlattım. Bir
gün sonra da beni mağaza müdürü aradı. Olayı anlatmamı istedi. Başıma geleceği
öngördüğüm sorum aklıma geldi. “Dün görüştüğümüz çağrı merkezi yetkilisinde ses
kaydımız mevcut oradan neden dinlemediniz?” diye sordum. Teknik bir kısım
izahat yaptı, durumdan pek hoşlanmasam da sıkılmadan anlattım olayı tekrar. Tüm
bu yaşananlardan sonra mağaza müdürünün tek kabul ettiği şey “Gold” olayının
yanlış olduğuydu. Bana Teknosa’nın en beğenilen kurumlardan biri olduğundan,
şikayet azlığından, hizmet kalitesinden bahsetti. “Peki” dedim sadece. Ne
diyebilirim. Benim derdim ne arızalı çıkan bir ürünle, ne de değişim vs.
konusunda. İşin ucunda “hizmet” gibi soyut bir kavram olunca çözüm de “soyut”.
Ha, bu arada “Gold” olayı da özetle şöyle; ben mağaza müdürüne genelde
elektronik alışverişimi Gold’dan yaptığımı Teknosa ile çok nadir yolumuzun
kesiştiğini ve bu olaydan sonra da pek kesişeceğini zannetmediğimi anlattıktan sonra yüzüme müstehzi
bir gülüşle söylediği cümledir: “Gold müşterisi olduğunuz belli!” (Lakin nasıl belli ettim, bilemedim.)
Olayın içeriğini geçip iletişim ve hizmet kalitesi açısından
biraz pazarlama yaklaşımıyla değerlendirelim ve tüketici tarafındaki
yansımasına bakalım.
Öncelikle hizmet aldığın personelin yakasında “isimlik”
olması, ismi ve görevinin yazması çok güzel. Ben bu olayları yaşarken bir
yandan tebessüm ederek çalışanları izliyor, bir yandan da yaka isimliklerinden
çocukların adını not ediyordum. Diğer taraftan personelini reklamlarında ve
insert baskılarında da kullanan markanın iletişim çalışmalarını takdir
ediyorum. Teknosa’nın bu iletişim örneğini, verdiğim eğitimlerde de gösteriyorum
takdirle. Ama işte olumsuz bir tecrübe markaya olan güvenimizi zedeliyor
neticede. Aşağıdaki sunum sayfası Bilgi Üniversitesinde verdiğim “İç İletişim”
konulu bir eğitimimden.
Bu sürecin de katkısıyla elektronik alışverişlerim için
genelde tercih ettiğim Gold müşterisi olarak kalmaya devam ettim. Hatta bu konu
buraya gelmişken neden Gold’u tercih ettiğimi de şu örneğimle özetleyeyim ve
noktalayayım yazımı: Birkaç ay önce tüm elektronik mağazalarında bulunan bir
cihaz almaya niyetlendim. Yolumun üzerindeki mağazalara tek tek uğrayıp deneyim
yaşamak istedim. Önce Bostancı Vatan’a gittim. Cihazlar orada bir kuyumcu
edasıyla camekânın altında sergileniyor ve istendiğinde arkadaşlar çıkarıp
üründen gözünü ayırmadan incelemeye izin veriyor. Haliyle bu durumdan rahatsız
oldum, fiyatını not edip çıktım. Sonra Bostancı Electroworld. Orada fiyatı
pahalıydı, fazla oyalanmadan çıktım. Göztepe Optimum MediaMarkt. Burada ürünle
arkadaş olduk. Evirdim, çevirdim, kurcaladım, beğendim ve fiyatını not edip
çıktım ve son olarak Altunizade Gold’a gittim. MediaMarkt’de uzun süre
incelediğim ürünü uygun fiyatı ve güler yüzlü hizmeti ile Gold’dan aldım.
(Optimum’a gitmeme rağmen Teknosa’ya uğramadığım gözünüzden kaçmamıştır
herhalde) Nitekim Gold müşterisi olduğumu artık fazlasıyla belli ettim değil mi?
Ha bu arada neden internetten almadım bu ürünü sizce?
Sorunuza bildiğim ve tahmin ettiğim ölçüde cevap vermek isterim Abdullah Bey.
YanıtlaSilPazarlamada dokunma yolu ile bir ürünü deneyimlemenin yerinin ayrı olduğu bilinmekte. Bu ürünü internetten alıyor olsanız ürün hakkında edineceğiniz bilgi teknik özelliklerle sınırlı kalacaktı. Halbuki cep telefonu gibi bir ürünü alırken tüketici, onu elde tutup; malzeme kalitesi, ergonomisi vb. hakkında fikir edinmek istiyor. Hatta bazen sebebini bilmese dahi ürünle bir bağ bile kurabiliyor. Ne de olsa duygusal süreçleri de kapsıyor alışveriş deneyimi.
Öte yandan bir başka amacınız da olabilir internetten almamakta. Annenize alacağınız hediye için sadece para değil, emek ve zaman harcama isteği mesela.
Teşekkürler,
Emrah TEZCAN
Teknosa garanti sorgulamak için tıklayın: teknosa garanti sorgulama
YanıtlaSil