Sayfalar

14 Ocak 2018 Pazar

Efsaneler ve Gerçekler

Temel Aksoy’un yazılarını yıllardır beğenerek ve ilgiyle takip edenlerdenim. Bazı makalelerinin çıktılarını alıp yöneticilerin önüne vermişliğim, alıntılayıp yayınlarda kullanmışlığım, dönüp dönüp tekrar okumuşluğum çok vardır. Yazıları sayesinde tanıdığım çok kitap vardır. Bugün de ilgiyle takip etmeye devam ediyorum.

Geçtiğimiz aylarda çıkan “Efsaneler ve Gerçekler, Pazarlama Nasıl Yapılır?” kitabını geç de olsa edinip okudum. Bu blogda pek fazla kitap kritiği yapmıyorum. Daha önce sadece “Duygusal Sermaye” için yazmıştım. Bu ikinci kitap yazım.

Öncelikle Temel Bey’in düşünsel dönüşümünü çok net ve samimi bir şekilde aktardığını söylemem mümkündür. Kitabın girişinde ve 24 sayfalık “kaynakça” bölümünde de vurgulandığı üzere bu dönüşüm Byron Sharp ve Ehrenberg-Bass Enstitüsü vasıtasıyla olmuş. Bryon Sharp’ın “Markalar Nasıl Büyür?” kitabındaki pazarlama kanunları çerçevesinde bir içerik sunuyor “Efsaneler ve Gerçekler”.

Kitap çıkmadan önce yazılarında zaten bu dönüşümü sık sık vurgulamıştı Temel Bey. Ben de Byron Sharp’ın kitabını edinmiştim. Ancak “Sinpaş Kitapları” etiketiyle “The Kitap” Yayınlarından Türkçe çevirisini okumuştum. Kitapta imla, kelime hataları ve çeviri hatası olduğunu düşündüğüm çok yer vardı. Bu kaliteli ve iddialı içerik bence daha hassas bir çeviri-tashih ve redakteyi hak etmeliydi...

“Efsaneler ve Gerçekler”i okuduktan sonra kitabı şöyle bir karıştırdığımda neredeyse her sayfasında altını çizdiğim cümleler, ya da kutu içine aldığım paragraflarla dolu olduğunu fark ettim. Bu içeriklere önümüzdeki dönemlerde tekrar tekrar bakacağımı düşünüyorum.

Kitapta o kadar çok spot cümle vardı ki, kendisinin de “Etkili Reklam Nasıl Yapılır?” (Bölüm 82, syf 214) başlığında belirttiği üzere çoğu içerik “söylemesi kolay ama uygulaması zor” kategorisinde. Lakin benim favori cümlem ve tüm kitabın spot cümlesi olarak tanımladığım cümle şu oldu: “Pazarlamada başarılı olmak için bir markanın, aynı anda pek çok doğruyu bir arada yapması gerekir.” Kitapta bu doğrular neler ve nasıl yapılır soruları çok samimi bir üslûpla aktarılmaktadır. Detaylandırmada sıkıntı olduğunu düşünsem de kitabın omurgası, listelenen “Pazarlama Kanunları” üzerine oturmaktadır.

Eleştirilere Eleştiriler

Kitap üzerine daha önce okuduğum birkaç  eleştiri/inceleme oldu. Bir eleştiride “her gün onlarca çocuğun öldüğü bir ortamda pazarlamayı kanunlarıyla yapsak ne olur yapmasak ne olur” denmişti ve bu eleştiriyi yadırgamıştım. Zira her önerme için yapılabilecek bir eleştiri olduğunu düşünmüştüm. Her gün kötülükler yaşanan bir dünyada markalama çalışması yapsan ne olur, yapmasan ne olur… Dünyanın en kaliteli arabasını üretsen ne olur, üretmesen ne olur… Gibi liste uzar gider. Sosyolojik açıdan baktığımızda her kişi ve her kurum için de geçerli olabilecek bu söylem, toplumu pesimistliğe sürükler düşüncesindeyim. Dolayısıyla bu kitabın içinde barındırdığı bilgileri bir pazarlamacı olarak çok kıymetli bulduğumu, ve bir insan olarak da sosyolojik sorunlara yönelik bireysel gayretlerimizin de ayrıca olması gerektiğini düşünüyorum.

Aklımda kalan diğer bir yazı da (aslında eleştiri kategorisine almak da doğru değil ama) “kendini guru sanan” benzeri ifadelerle “hakaret” içeren, saygıdan yoksun bir eleştiri yazısıydı. Toplum olarak öğrenmemiz gereken şey belki övgü ve yerginin kişiliğe değil, davranışa olması gerektiği. Kitapta katılmadığımız görüşler olabilir. Bu içeriklere bir karşı tez ve veri ile cevap elbette verilebilir. Güzel de olur, hep beraber öğreniriz. Ancak tahmin edilebileceği üzere bu tarz “usturuplu” bir içerik fazla “etkileşim” almaz. Neyse…

Kitap içeriği hakkında

Eleştirel bakmak istediğim noktalara gelince; Byron Sharp, kitabında yıllarca yapılan deneyimsel çalışmaların tutarlılığından ve nasıl yasa olarak sunduğundan örneklerle bahsediyordu. Farklı sektörler, farklı markalar, farklı ülkeler. Dolayısıyla ikna ediciliği yüksekti. “Efsaneler ve Gerçekler” kitabının bir bakıma iddiayı ispat noktasında eksik kaldığını düşünüyorum. Elbette parmağın işaret ettiği yer çok açık, bunu biliyoruz.

Diğer yandan Temel Bey blog makalelerinde olduğu gibi kitapta da ülkemiz markalarına çok ucundan değinmiş, ya da fazla marka ismi telaffuz etmekten kaçınmış. Marka ismi yazmakta potansiyel bir hak ihlali var mıdır bilmiyorum ama öyle olsaydı daha önce defaatle marka ismi telaffuz eden pazarlama kitapları yayından kalkmış olurdu herhalde. Gerçek marka ve gerçek örneklerin aktarıldığı içerikleri hep daha çok sevmişimdir.

Diğer bir nokta da; çok yerde, birbirini takip eden paragraflarda bile, pek fazla tekrar olduğu kanaati hasıl oldu bende. Bunu Temel Bey bilginin pekişmesi için mi yaptı, refere ettiği bölümler için mi yaptı bilmiyorum. Sadece beni rahatsız ettiğini söyleyebilirim.

Son eleştiri noktam ise kitabın fiyatına. Pahalı olduğunu düşünüyorum sadece.

Özetle; benim kitaptan beklentim biraz daha yüksekti ama “Efsaneler ve Gerçekler” kitabını pazarlama ve yönetime ilgi duyan herkese tavsiye ediyorum.

Beğeni ve eleştirilerim özneldir. Kitaba özeldir. Temel Bey’i severek ve ilgiyle takip etmeye devam ediyorum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder